Tezmaksan, Sıradışı Üretim Felsefesi İle Endüstri 5.0’a Hazır
Türkiye talaşlı imalat sanayinin önemli oyuncularındanTezmaksan, sürdürülebilir yatırımları ve Ar-Ge hamleleri ile Endüstri 5.0’a hazır olduğunu vurguluyor.
Tezmaksan Grup CEO’su Hakan Aydoğdu ile şirketin Endüstri 5.0 dönüşüm sürecindeki rolünü ve yeni yatırımlarını konuştuk.
Şirketiniz ile ilgili kısaca bahseder misiniz?
1981 yılından bu yana Türkiye sanayisi için katma değer yaratmanın yanı sıra teknolojiyi her daim odağına alan bakış açımızla geliştirdiğimiz iş modelleri ile üretim verimini yukarı taşıyoruz. Çalışmalarımızı İstanbul Bayrampaşa, İstanbul Kıraç ve İstanbul Trakya Serbest Bölgesi ile Sivas’taki Hacı Mustafa Aydoğdu Üretim Merkezi’nde sürdürüyoruz. Ayrıca beşten fazla farklı ilde de ofislerimizle çalışma yapıyoruz. Toplam insan kaynağımızın yüzde 70’ini mühendis ve teknisyenler oluşturuyor. 30 adet global yerli ve yabancı marka temsilciliğiyle sektörün en önemli oyuncularından birisiyiz. Sahip olduğumuz bilgi birikimi ile geliştirilen çözümlerimiz, KOBİ’lerden Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarına, otomotivden havacılığa, sağlık sektöründen savunma sanayisine kadar her sektöre hitap edebilecek kapasiteye sahip.
Ancak robotlu otomasyon sistemlerine daha aşina olan; verimlilik ve kalite göstergeleri çok daha ön planda tutulan metal sanayi ve onun da özelinde otomotiv şu aşamada müşterilerimizin ağırlığını oluşturuyor. Mevcut üretimimizin yüzde 65’ini ihraç ediyoruz. İhracatta Avrupa ülkelerinin yanı sıra İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri bulunuyor.
Yeni sanayi devrimi olarak nitelendirilen Endüstri 5.0 ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Yaşadığımız tüketim çağında her şeyi olduğu gibi kavramları da çabuk tüketiyoruz. Aslında devam etmekte olan Endüstri 4.0’ın bir süreci olarak değerlendirmek gerekiyor. Endüstri 4.0’dan ortaya çıktığı 2010’dan günümüze birçok değişikliği yaşamaya devam ediyoruz. Geriye dönüp bakıldığında, Endüstri 4.0’da yeterince yer bulamamış olan insan faktörü, duygusal zeka Endüstri 5.0 ile kendisine daha fazla yer bulup teknolojiyle birleşerek daha farklı bir yöne doğru evirilmekte.
Türkiye sizce Endüstri 5.0’a hazır mı? Bu süreçte neler yapılmalı?
Bir önceki soruda da belirttiğim gibi kavramları Türkiye’de de çabuk tüketiyoruz. Türkiye Bilişim Derneği tarafından yapılan çalışmalarda Türk Sanayisinin Endüstri 2.0 ile 3.0 arasında yer aldığı hesaplanmıştır. Tabii ki Endüstri 4.0’ı uygulayan firmalarımız da var ancak bunların sayısı oldukça az. Endüstri 4.0 bir ekosistem ve içerisinde sanayicilerin dışında kamunun, sektörel derneklerin, üniversitelerin, yerel kuruluşların bulunması gerekiyor. Bu açıdan baktığınızda Türkiye’de sadece sanayicinin üzerinde gibi. Mesela bizim de başlattığımız Kapasitematik gibi benzeri yazılımlar makinelerden milyonlarca veri toplayabilir duruma geldi. Bu verilerin taşınması GSM hatları üzerinden mümkün oluyor. Endüstri 4.0’ın tam olarak kullanıldığı ülkelerde 5G var, Türkiye’de henüz ihalesi yapılmayan bir sistemden bahsediyoruz. Milyonlarca veriyi analiz edebilecek sistem analisti ne yazık ki yok ve üniversitelerimizde bu konuda sanayiciye destek sağlayamıyorlar. Dolayısıyla ekosistem gelişmediği sürece Türkiye Endüstri 5.0’a hazır değil.
Endüstri 5.0’ın bir diğer önemli bileşeni de sürdürülebilirlik. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Bir aksiyon planınız var mı?
Sürdürebilirlik kavramını üç yıl önce ajandamıza aldık. Bu doğrultuda yayımladığımız raporlar ve yaptığımız çalışmalarla kavramın içini doldurmaya çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik vizyonumuzun başlıkları altında Tezmaksan’ın güçlü kaslarının olduğu çalışmalar yer alıyor;
- Doğa ve insan,
- Farkındalık yaratma
- İleri teknoloji kullanım kültürü,
- Teknoloji üretimi,
- Yatırımda süreklilik,
- Eğitim ve istihdam
Bu maddeler aslında yıllardır Tezmaksan’ın yaptığı, uyguladığı ancak herhangi bir yere raporlamadığı çalışmalar olup sürdürebilirlik hedeflerimizle yapmakta olduğumuz bu çalışmaları, örnek olması açısından daha görünür kılmaya ve kurumsal kültürümüz altında geliştirmeye çalışıyoruz.
Önemli bir iş gücüne sahip olan ülkemizde ‘karanlık’ fabrikaların sayısı gittikçe artıyor. Bu dijitalleşme bizi nereye götürecek?
Aslında bu tartışmalar yeni değil, 1. Endüstri devriminden itibaren devam etmekte. 1. Devrim sırasında işlerinin makineler tarafından elinden alınacağını düşünen Ludist’ler, tekstil makinelerini kırmalarına rağmen devrimi engelleyemediler. Son 50 yılda binlerce üretim yapan fabrika kapanmasına rağmen dünya çapında üretim yüzde 30 arttı. Dolayısıyla yaşanan dijitalleşme insan da dâhil olmak üzere kaynakların daha verimli kullanılmasına olanak sağlıyor. Verim artışı ile birlikte çalışma saatleri azalarak sosyal bir varlık olan insanın çok daha keyifli uğraşılarda zaman geçirmesine imkan tanıyor.
Diğer taraftan Türkiye’de önemli bir iş gücü olduğu söyleniyor ancak bugün sanayicimizin en büyük sorunu nitelikli çalışana ulaşamaması. Maalesef okullarımızda verilen eğitimin kalitesi giderek azalmakta, mezun gençler çalışma alanı olarak sanayiye daha az şans veriyor. Özellikle uluslararası ticarette var olmaya çalışan sanayicimiz, nitelikli çalışan ihtiyacının bir bölümünü otomasyon ve robotlarla telafi etmeye çalışıyor. Dolayısıyla çalışan açısından karanlık fabrikalar şu an için herhangi bir tehdit oluşturmuyor, aksine sanayicinin ayakta kalabilmesi için en büyük dayanak görevini üstleniyor.
Yapay zekanın Endüstri 5.0’a katkısı büyük. Sanayiciler yeni teknolojilere hızlı uyum sağlıyor mu?
Türkiye’de yeni teknolojilere uyum sağlayabilen en önemli oyuncu sanayi sektörüdür. Çünkü işi gereği global pazarda rekabet ediyor ve rekabetteki en önemli unsur teknolojik gelişmeler ve bunları bünyenize kazandırabilmek. Herhangi bir ERP kaynak sistemi kullanmayan bir sanayi kuruluşu göremezsiniz çünkü işi ile ilgili her detayı; üretim planlamasından maliyetine, fiyatlamadan ham madde stoklarına kadar anlık takip etmek zorundadır. 1980’lerde borsada işlem gören şirketlerin şu an sadece yüzde 30’u yoluna devam ediyor, geri kalanı teknolojiye ayak uyduramadığı için birer birer yok oldular. Dolayısıyla sanayici teknoloji ile birlikte yaşamak zorunda, bu bir tercih olmaktan çıkalı çok oldu.
Kendi kendini yönetebilen, denetleyen ve optimize eden otonom sistemler hayatımızı şekillendirmeye başladı. Ar-Ge çalışmalarında da insansız bir sistem mümkün müdür?
Mümkün değil çünkü şu anki teknolojiler geçmiş verilere dayalı olarak senaryolarını oluşturuyorlar ama gelecekle ilgili herhangi bir planları yok. Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir kitapta insansız arabalarının ne kadar az kaza yaptıklarının konuşulduğunu ancak insanların sürüş becerileri sayesinde kaç kazanın önlendiğinin konuşulmadığını yazıyordu, bence çok doğru bir saptama. 1800’lü yılların sonunda Amerika’da yaşayan çelik kralı Andrew Carnegie bir soru üzerine “Fabrikadaki insanları alıp dışarı çıkarırsanız, bina ve çimenlerden başka bir şey kalmaz ancak o insanları alıp başka bir yere götürdüğünüzde üretim kaldığı yerden devam eder” demiştir. Aradan geçen 100 yıl içinde değişen bir şey olmadı, halen daha işin odağında insan var.
Endüstri 5.0 ile yeni iş alanları ve meslekler ortaya çıkacak mı?
Yeni mesleklerin çıkacağı gibi var olan bazı meslekler de tahminimce everilecekler. Biraz önce söylediğim gibi milyonlarca verinin üretildiği bir dönemde bu verileri kim analiz edecek? 50 yıl önce böyle bir meslek yoktu veya vardıysa bile içerik farklıydı. Belki veri analistleri bile kendi içinde uzmanlaşacak. Daha bunun gibi farklı farklı mesleklerin çıkacağını düşünüyorum.
Endüstri 5.0 geleceğin neresinde yer alıyor? Siz kendinizi bu rota içinde görüyor musunuz?
Siyasi sınırların dışında herhangi bir sınırın olmadığı global bir dünyada yaşıyoruz. Çin’in herhangi bir köyünde imalat yapan birisi aynı gün ürününü Türkiye’ye satabiliyor veya bugün geliştirdiğiniz bir ürünün çok kısa süre içinde çok sayıda benzeri üretilebiliyor. Tesla’dan sonra geliştirilen elektrikli araçları düşünün. Bütün bunlar Endüstri 5.0’ın süreçleri veya sonuçları. Teknoloji ile yaşamak bir tercih olmaktan çıkıp zorunluluk haline geldi. Bu işi devam ettirmek, oyunda kalmayı istiyorsak teknolojiyi benimseyip uygulamalıyız. Her zaman birkaç adım öncesini planlamalı, rakiplerimizden daha iyi nasıl olabileceğimizi bir düşünce sistemi içerisinde değerlendirmeliyiz. İyi şirketler ancak iyi çalışanlarla fark yaratabilirler, gelişen teknolojileri entegre edebilecek, içselleştirecek kadroları oluşturmalıyız ki ayakta kalabilelim. Tezmaksan’ın felsefesi bütün bunları karşılayabilecek değerleri içeriyor.